Zihninizi ve Düşüncelerinizi Siz Yönetin

Ekim 20, 2020


 Negatif düşüncelerden tamamen kurtulmak istiyorsanız onların bilinçaltından kaynaklandığını bilerek yola çıkmalısınız.
Pozitif veya negatif düşüncelerin hayatımızın her alanını etkilediğini söylemeye gerek yok sanırım. Kendimiz, başkaları ya da dünya hakkında ne düşündüğümüz; inanç, fikir, değer ve yargılarımızı nasıl ifade ettiğimiz büyük oranda bu düşüncelerden etkilenir. Çünkü düşüncelerimiz, şeyleri algılama biçimimizle ve –olumlu ya da olumsuz– deneyimlerimizle ortaya çıkar. Bu deneyimlerden nasıl etkilendiğimiz ve onları nasıl yorumladığımıza bağlı olarak fikirler yaratıp kendimize bir tutum belirleriz.

Örneğin, siz küçükken öğretmeniniz, kardeşiniz, arkadaşınız veya başka biri size herhangi bir aktivitede iyi olmadığınızı söylemiş olabilir. O insan size onu söyleyene kadar kendiniz hakkında muhtemelen öyle bir şey düşünmemiştiniz; fakat başkasından duyup hiç sorgulamadan kabul ettiğiniz böyle bir fikri bilinçaltınızda kendi fikrinizmişçesine kabullenirsiniz. Bu düşüncenin bilinçaltınızda var olduğundan habersiz olsanız bile biri ya da birşey onu tetikleyene dek sizde saklı kalabilir. Siz ise sebebini bile anlamadan duygusal bir şekilde tepki verirsiniz.


Olumsuz düşünce örüntülerini anlamak için onların nasıl çalıştığını bilmek büyük önem taşır. Zihnin iki farklı bölümden oluştuğunu hayal edin. Mesela bir evin bodrum katının bilinçaltı, girişin de üst bilinç olduğunu gözünüzde canlandırın. Bu şekilde zihnin farklı kısımların “tek çatı altında” nasıl birlikte çalıştığını kavramak daha kolay olacaktır.

Üst bilinç genel anlamda mantıktan, mantıklı düşünmeden ve negatif düşüncelerimizin belli bir kısmından sorumludur. Yani matematiksel hesaplamalar yaparken üst bilincimizi kullanırız. Kol veya bacaklarımızı hareket ettirmek gibi kontrol edebildiğimiz refleksleri de üst bilinç yönetir.


Bilinçaltı nefes alma, kalbin çalışması gibi otomatik olarak sürdürdüğümüz yaşamsal faaliyetlerden sorumludur. Tüm bunlar otomatik oalrak gerçekleşir. Mesela araba kullanmayı yeni öğrendiğinizde sürekli tetik halinde ve tam odaklı olmaya gayret edersiniz. Ancak zamanla alıştıkça ne yapacağınız giderek daha az “düşünürsünüz”; çünkü hareketleriniz artık otomatikleşmiştir. Bu, bilinçaltının araba kullanma bilgisini üst bilinçten kendine çekmesinden kaynaklanır. “Kırmızı ışık dur, yeşil ışık geç anlamına gelir” gibi bilgiler bilinçaltına ulaştıktan sonra yolda her trafik ışığında durup düşünmek yerine otomatik olarak yapmamız gerekeni yaparız. Bilinçaltımız aynı biçimde negatif düşünceleri de saklayıp hayatımızın diğer alanlarına yansıtabilir.


Bilinçaltımız kendiliğinden bilgi oluşturmaz; yaptıklarımız ve düşüncelerimizle onu sürekli olarak biz besleriz, ve bunlar yalnızca nasıl araba kullanılacağı ile ilgili değildir. Onu sağlığımız veya üretkenliğimiz için zararlı birtakım düşüncelerle de doldurabiliriz; çünkü hayatta tehlike arz eden her durum trafik kuralları kadar net ve somut olmayabilir. Negatif düşünceleri sorgusuz sualsiz kabullenip tüm gerçekliğimiz onlarmış gibi hareket edersek, bu düşünceler bilinçaltımızı ve dolayısı ile tüm hayatımızı etkileyebilir.

 

Araba kullanırken gösterdiğimiz dikkat ve özeni neden kendimize de uygulamayalım? Negatif düşünceler bilincimizde belirir belirmez hemen farkına varıp onları sorgulamalıyız ki bilinçaltımızı onlardan temizleyebilelim.

Bilinçaltının aynı zamanda düşüncelerle birlikte bir etken karşısında gösterdiğimiz otomatik duygusal tepkilerin de depo yeri olduğuna dikkat çekmek gerekir. Üst bilincimizin bilinçaltına ne türlü negatif düşünceleri aşıladığını bilmezsek, düşüncelerimizin kontrolü de elimizde olmaz. Bu da verdiğimiz her kararı, her arzumuzu, her hedefimizi etkileyecektir. Bilinç ve bilinçaltı temelde tüm duygu ve düşüncelerimizin güçlü bir kombinasyonudur.

Üst veya Alt Bilinçte Düşünce Oluşumu

20. yüzyıl pozitif düşünce akımı öncülerinden Napoleon Hill, “ Bilinçaltı yararlı veya zararlı ayrımı yapmaksızın korku, cesaret veya inanç kaynaklı her dürtü ve düşünceyi bilince gerçekmiş gibi gösterir,” demiştir. İşte bu sebeple negatif ve pozitif düşüncenin ayrımına varmak bize düşüyor.

“Yapıcı” ve “yıkıcı” düşünceleri “ayırt etme”nin yolu, onların bizim yararımıza mı zararımıza mı olduğuna karar vermekten geçer. Başkalarının bizim hakkımızdaki negatif düşünce ve yorumlarını özümsemişsek, bilinçaltımız “korku” kaynaklı sağlıksız düşüncelerle dolacaktır. Bilinçaltının iyi kötü tüm deneyimlerimizi içinde barındıran bir çeşit depo olduğunu göz önünde bulundurursak yapmamız gereken, kendi düşüncelerimizi inceleyip yararlı ve zararlı olanları ayıklamaktır. Bu ayıklamayı gerçekleştirmedikçe korku kaynaklı düşüncelerin etkisinden kurtulmamız pek mümkün değildir. Çünkü düşünceleri sorgulamak, bilincin yanısıra bilinçaltına da erişmemizi mümkün kılar.


Negatif bir düşünce zihnimizde belirdiğinde bir duyguyu, genellikle üzüntü veya öfkeyi tetikler. İşte o düşünceleri sorgularsanız neden anlamadığınız bir şekilde olumsuz şeyler hissettiğinizi de kavrayabilirsiniz. Bilinçaltınızı ciddi anlamda ayıklamaya ihtiyaç duyuyorsanız bunu sadece yüzeysel bir şekilde başaramazsınız. Zihninizin derinliklerine inip işi kökünden halletmedikçe sadece yaranın üzerini geçici bir bantla kapatmış gibi olursunuz.

Üst bilinç, yüzeye çıkan düşünceleri eleyerek onları kabul veya reddeder. Neleri kabul edip neleri reddettiği ise kişinin kendi “birey” ve “kişiliği” hakkındaki tutumu ile yakından ilgilidir. Yani kendiniz hakkında olumsuz şeyler düşünüyorsanız, negatif düşüncelerin oluşup zihninize “yerleşmesine” de olanak tanımış olursunuz. Bilinçaltı bu düşünceleri sizin gerçekliğiniz olarak kaydedecek ve siz müsaade ettikçe içinde barındıracaktır. Örneğin birinin size uzun zaman önce söylediği bir şeye dayanarak şişman olduğunuz fikrini doğruymuş gibi benimsediyseniz yüzmeye gittiğinizde bikini giymeye çekinebilirsiniz, hatta gergin veya defresif bile hissedebilirsiniz. Siz düşüncelerinizi değerlendirip sorgulamadıkça şeyler hakkında “sabit ve değişmez” fikirleriniz olacaktır.

Kendinizi şişman olduğunuza inandırırsanız bilinçaltınız bu negatif düşünceyi bir inanç haline getirecektir. Eğer gerçekten kilo vermek istiyorsanız şişman olduğunuzu düşünmek size destek değil köstek olur. Çünkü böyle yaparak bilinçaltınıza hedefiniz veya niyetinizi işlemek yerine kendinizi küçültüp kişiliğinize olumsuz birtakım sıfatlar atfetmiş olursunuz. Bu da bir sıfır geride başlamanıza sebep olur. Gerçekten kilo vermek istiyorsanız kendinize “bunu başaracağım” diyin ve sözünüzü yerine getirin. Böylelikle bilinçaltınız ve bilinciniz hedefinize en iyi biçimde ulaşabilmeniz için işbirliği yapacaktır.

Kate Moss birkaç sene evvel kendine hem iş hem tatil sezonunda formunu nasıl koruduğu sorulduğunda “Hiçbir şey incecik olmanın verdiği hazzı vermiyor,” diyerek ortalığı karıştırmıştı. Dediğine katılmak zorunda değilsiniz elbet. Ama Moss, isteklerini –incecik olmayı– her daim kendine ve bilincine hatırlatan kişilere bir örnek. Aslında sadece zihninde yarattığı ideal beden ölçülerinini ve vücudundan duyduğu memnuniyeti kendi bilinçaltında lezzetli yemeklerden kaçınma bahanesi olarak kullanıyor.


Hedeflerinizle onları gerçekleştirmede kendinize olan inancınız aynı ölçüde güçlü olmalı ki bilinçaltınızı birbiriyle çelişen bilgilerle doldurmayasınız. Asıl amacınız üst veya alt bilinç düzeyinde istediğinize inandığınız her şeyin tutarlı ve uyum içinde bulunması olmalı. Böylelikle açık ve net bir bilinçle isteklerinizi gerçekleştirmek daha kolay olacaktır. Kargaşaya düştüğümüzü hissedince deneyimlediğimiz karmaşık hislerin kaynağına ulaşmaya çalışmak gerekir. Düşüncelerimizi sorgulamak negatif olanlardan kurtulmada etkili bir yöntemdir. Sorgulamayla “Kilo vermek istiyorum ama sanırım beceremeyeceğim,” gibi çelişen düşüncelerimizin farkına varabiliriz. Elbette bu tarz olumlu niyetlerin zihnimizde şüphe veya korku ile birlikte bulunması doğal ve yaygın görülen bir şey. Yine de odaklanmanız gereken asıl düşünce “Bunu başarmak istiyorum,” olmalı. Bilinçaltınızı şüphe ve korkuyla doldurmak yerine sadece hedefinize odaklanın.


Arzu ettiğimiz şey her ne olursa olsun kendimizi pozitif düşüncelerle doldurmalıyız. Bir hedefi gerçekleştirme arzusu tek başına onu başarmada yeterli değildir. Zihinsel disiplininizi koruyup hevesinizi canlı tutarak diğer kafa karıştırıcı ve negatif düşüncelerden kaçınmalısınız. Örneğin diyelim ki bir sigara tiryakisisiniz. Sigarayı bırakmayı istemek başka şey, bırakmak (özellikle bilimin bu alışkanlığın bırakılmasının oldukça zor olduğunu kanıtlamasının ardından) daha ayrı bir şey. Bir şeyi başarmak istediğimizi söylemek elbet başarma adına atılan bir adım, ama bunu der demez kendinize bir bahane uydurup hemen bir sigara yakarsanız bilinçaltınızı karmaşaya sürüklemiş olursunuz. İstekleriniz ve bu yöndeki eylemleriniz tutarlı olmalıdır.


“Ya çok zararlı olduğunu ben de biliyorum,” diyip yine de sigara içmeye devam eden insanlarla da tanışmışsınızdır elbet. Bu insanlar belki gerçekten zararlı alışkanlıklarını bırakmak istiyor olsa da bu yönde aslında ciddi bir çaba sarf etmiyorlar. Nasılsa bir gün bırakırım,” demekten vazgeçip sigaranın gerçekten zararlı bir alışkanlık olduğunu tamamen kabullenmedikçe kalan her şey birer bahaneye dönüşebilir. Benim “Aktif Düşünme” olarak adlandırdığım yöntemi kullanmadıkça, yani kendinize dürüstçe ve gerçek anlamda ne istediğinizi söylemedikçe, hedeflerinize ulaşmanız sizin için biraz zor olabilir. Yine hatırlatıyorum ki üst ve alt bilinciniz uyum içinde olmalı. Bunu gerçekleştirmenin de en iyi yolu, negatif düşünceleri tespit edip kalıcı bir şekilde zihninize yerleşmeden onları kafanızdan def etmek.

Elbette olumlu düşünmeye gayret etmek demek kendimize ulaşamayacağımız hedefler koymamız anlamına gelmiyor. Bunun kontrolünü sağlamak için bilinç seviyesindeki düşüncelerimizin ve onların bilinçaltına gönderebileceği mesajların farkında olmak gerekir. Mesela biliyoruz ki kilo vermeye çalışırken umutsuzluğa kapılıp kendini paralayan pek çok insan var. Hedeflerini belirlerken ilk söyledikleri, genelde kaç kilo vermek istedikleri oluyor. Bunda bir sakınca yok elbet. Ama bazen bu miktar kabiliyetlerinin o kadar ötesinde oluyor ki zamanla hevesleri ve kendilerine inançları negatif düşüncenin kurbanı oluyor. Sonra bir bakıyorlar ki olmayı istedikleri yerden çok uzaktalar.

Bir gün bir müşterim bana gelip, “Elli kilo vereceğim!” dedi. Yeni alınan bir kararı sıcağıyla bir başkasına açma çok karşılaştığımız bir durum. Ama onun heyecanının kaynağı kilo vermek için her gün yapması gerekenlerden ve disiplinden ziyade ulaşmayı hedeflediği sonucun çekiciliğinden kaynaklanıyordu. Bu yüzden gün geçtikçe hevesi azaldı, “motivasyonu” düştü, “kendine inancı” kalmadı ve yeteneklerinden şüphe eder hale gelmişti. Bu tarz düşünce sadece –bahsettiğim kişi gibi– hayallerinizi gerçekleştirememede değil, kendinize hakaret etmeye başlayıp bilinçaltınızı negatif düşüncelerle doldurma anlamında da tehlikelidir.

Anahtar nokta ise can sıkan bir düşüncenin farkına varır varmaz hemen onu sorgulamaktır. “Kime göre? Kim demiş ki ben beceriksizim?” Bu sayede onun nereden geldiğini çözebilirsiniz. Kendiniz ya da başkası hakkında oluşturduğunuz olumsuz düşüncelerin kaynağını araştırmadıkça farkına varmadan onun bilinç alltınıza yerleşmesine müsaade etmiş olursunuz. Siz ne derseniz bilinçaltınız onu doğru kabul eder. Yani kendinize “şu kadar kilo vereceğim” diyorsanız eğer önünüze mantıklı bir hedef koyduğunuzdan emin olun. Tam neler yapabileceğinizden emin değilseniz “biraz kilo vereceğim” demek net bir miktar belirlemekten daha sağlıklı ve faydalı olabilir. Ulaşılması zor hedefler belirleyip onları gerçekleştiremezseniz kendinize olan güveniniz sarsılabilir ve başarısız biri olduğunuza inanabilirsiniz.

Bunların hiçbirine gerek yok. Bundan sonra “Ben şuyum, ben buyum” demeyin!

  • Share:

You Might Also Like

0 Comments